Aşı Takvimleri

Aşılamada İstenilen Sonucu Sağlamada Hemşirenin Sorumlulukları

1. Aşılamanın yararlarını bilmek ve topluma eğitim vermek.


 Aşılamanın Yararları:

-Enfeksiyonlardan korunmada, kolay, ucuz ve başarılı bir yöntemdir.
-Kişilerin enfeksiyon hastalıklarına yakalanmasını önler.
-Aşısı bulunan hastalıkların ölüm oranı düşer, hastalıkların neden olduğu sakatlıklardan korunulur.
-Enfeksiyon hastalıklarının salgın yapması önlenir.
-Konjenital etkisi olan enfeksiyon hastalıklarından korunulur.
-Toplumdaki sosyal ve ekonomik zararlar önlenir.
-Çiçek hastalığı gibi tüm dünyayı etkileyen hastalıklar kontrol altına alınır.
-Aşılanma ile toplumda hastalanma oranı azalır, enfeksiyon zinciri kırılır.
-Özellikle çocuklarda doğumdan itibaren aşı takviminin uygulanması ile çocuğun sağlık durumu, büyüme ve gelişmesi kontrol altında tutulur, aileye gerekli eğitimler verilir. Tüm bu girişimlerin sonucunda çocuk ölümleri azalır.

2. Aşının etkinliğini sürdürmek.


 Bağışıklanmada en büyük faktör, aşıların etkinliğini kaybetmeden aşılanacak olan kişilere ulaşılması ve uygulanmasıdır. Bunun için;


 -Mutlaka "soğuk zincir" ilkesine uyulmalıdır (Aşıların üreticiden aşılanacak kişiye kadar uygun şartlarda ulaştırılmasına "soğuk zincir" denir.).

 -Soğuk zincir kuralına uyulmadığı zaman yapılan aşılar bağışıklık oluşturmaz.

                              SOĞUK ZİNCİR ŞEMASI


Aşı Üreticisi -> Havaalanı -> Merkez Depo -> İl Deposu -> Sağlık Ocağı -> Sağlık Evi -> Aşılanacak Kişi


*Aşılar son uygulama merkezinde +2 ile +8C arasında muhafaza edilmelidir. Aşılar bu birimlerde bir aydan fazla saklanmamalıdır. Uygun koşullarda saklanmayan ve tarihi geçmiş aşılar kesinlikle kullanılmamalıdır.

 Son kullanma tarihi geçmiş hiçbir malzeme kullanılmamalıdır.
 Bir kısmı kullanılmış olan kızamık, kızamıkçık gibi viral aşılar açıldıktan sonra 8 saat içinde kullanılmalı, geri kalan kısmı ise atılmalıdır.
 Ancak toksoid aşılar ve Hepatit B aşısı uygun koşullarda 5 gün kadar saklanabilir.
 Aşı açıldıktan sonra üzerine açılış tarihi ve saati yazılmalıdır.

3. Aşıya özgün uygulama yöntemini bilmek.


 Hemşireler, aşı uygulamalarında her aşıya uygun uygulama yöntemini bilmelidir.

 -Aşı, prospektüsünde belirtilen dozda verilmelidir.
 -İki doz arasındaki minimum süreye mutlaka uyulmalıdır. Aradan uzun bir süre geçse bile, aşılamaya  kalınan dozdan devam edilmelidir.
-Aşılar, IM, SC, ID enjeksiyon ya da oral yoldan verilir. 36 aya kadar olan bebeklerde IM uygulamalar için, uyluğun orta ya da 1/3 kısmındaki vastus kateralis kasının ön yüzü ya da yan bölümü kullanılır.
-Birden fazala aşı aynı anda yapılabilir. BCG, DBT, Hib, KKK, Hepatit B aşılarının aynı günde yapılmasının bir sakıncası yoktur. Ancak karma aşı dışındaki aşılar aynı enjektöre çekilmez. Ayrı ayrı enjektörlerde ve farklı ekstremitelere uygulanır. Aynı ekstremite kullanılması zorunlu ise uygulanan yerler arasında en az 2 cm mesafe olmalıdır.
-Parenteral aşı uygulamalarında önce şişe çalkalanmalı, enjektöre aşıyı çekerken şişe içine hava verilmemeli, tek kullanımlık enjektörler kullanılmalıdır.
-Parenteral uygulanan iki canlı viral aşı aynı anda uygulanabilir. Aynı anda yapılmayacaksa da arada en az 4 hafta süre bırakılmalıdır. OPA ile diğer canlı aşılar arasında süre bırakmaya gerek yoktur.
-Kızamık aşısı hücresel bağışıklığı baskılayabileceğinden kızamık aşısı yapılanlara, BCG aşısı en az 4 hafta sonra yapılmalıdır.
-Canlı virüs aşıları Tüberkülin deri testini bozabilir. Bu nedenle PPD uygulaması canlı aşılarla ya aynı gün, ya 4-6 hafta sonra yapılmalıdır.
-Flakondan çekilen aşılarda flakon kapağı silindikten sonra ve deri temizliği yapıldıktan sonra 30 sn alanın kuruması için beklenmelidir.

4. Genelde aşı uygulamalarının sakıncalı olduğu durumlar.


 Bazı aşıların, bazı durumlarda kesinlikle yapılmaması gerekir. Bu duruma "aşı kontrendikasyonları" denir.

Özellikle immün yetmezliği olanlara, ateşli hastalığı olanlara, beslenme yetersizliği olanlara canlı aşı yapılmaz.

Aşı Yapılmasının Sakıncalı Olduğu Durumlar


-Bir aşı sonrası anaflaktik şok geçirmek

-Aşı içindeki maddeye karşı alerjisi olmak
-Yüksek ateş
-Aktif tüberküloz, bronkopnömoni, KBY, metabolizma hastalıkları, AIDS hastaları ve gebelere canlı aşı yapılmaz.
Pasif bağışıklama yapılanlara 1-3 ay içinde aşı yapılmaz. Aksi taktirde yeterli antikor oluşmaz.
Aynı yolla verilen iki canlı aşı arasında en az 30 gün olmalıdır.

5. Düzenli aşı kayıtlarını tutmak


 Tüm sağlık kuruluşlarında aşı kayıtlatı düzenli olarak tutulmalı, aşı olanlara "Aşı Kartı" düzenlenmelidir.

 Aşı kartı, tükenmez kalemle doldurulmalı, aşıya gelinecek gün kurşun kalemle yazılmalıdır.

Aşı Sonrası Gelişebilecek Reaksiyonlar ve Alınacak Önlemler


 Bazı aşılar yapıldıktan sonra ateş, döküntü, kızarıklık, abse gibi yan etkiler ortaya çıkar. Bu duruma "aşı komplikasyonları" denir.


a. Lokal Aşı Reaksiyonları: Aşı yerinde ağrı, kızarıklık, şişlik, ateş vb.

b. Sistemik Aşı Reaksiyonları: Ateş, kırgınlık, bulantı, kusma, hipotansiyon, ürtiker, ağlama vb.
c. Alerjik Aşı Reaksiyonları: Kızarıklık, deri döküntüler, anaflaktik şok vb.

Aşı Rapeli


  Çocukluk çağında uygulanan aşıların belirli bir dönem sonrası tekrarlanmasına "AŞI RAPELİ" ismi verilir. Daha önce uygulanmış olan aşının tekrarlanması, yani aşı rapeli, bağışıklık sistemini tekrar harekete geçirmek amacıyla uygulanır. Bu uygulama özellikle difteri ve tetanoz aşıları gibi toksoid içeren ya da pnömokok polisakkarit aşısı gibi polisakkarit içeren aşılarda bir ihtiyaçtır çünkü bu aşılarla, vücuda, bakteriye ait sadece bir toksin ya da polisakkarid verildiğinden bağışıklık sisteminin bu bakterilere karşı ömür boyu süren bir antikor oluşturma cevabı gelişemez. Tetanoz aşısının 10 yılda bir, pnömokok polisakkarit aşısının ise 5 yılda bir aşı rapellerinin yapılması gerekir.


Zatürre Aşısı


  Zatürre aşısı, halk arasında zatürre aşısı olarak bilinen pnömokok aşısı, buna en çok sebep olan streptococcus pneumoniae adlı bakteriye karşı bağışıklık oluşturarak, risk altında olan kişileri zatürre hastalığından korur. Uygulanan aşı 23 adet alt gruba karşı bağışıklık kazandırır. Zatürre, septisemi, menenjit gibi hastalıkların yanında, % 10-50 oranında sinüzit ve orta kulak iltihabına karşı koruyucu etkileri olmaktadır. Aşı  aylık bebeklere bile uygulanabildiğinden, hastalıklara karşı koruyucu etkisi oldukça önemlidir. Aşı bebekler 2-3 aylık olduğunda başlanır. 2.-4.-6. ve12. ayda tekrarlanarak, 4 doz olarak yapılır. 


  Özel durumlar olduğunda 5-9 yaş çocuklara da uygulanabilir. Ciddi bir yan etkisi bulunmayan aşının, yapılan yerde kızarıklık, şişme ve ateş gibi geçici etkileri olabilir. Zatürre bebeklerde ve 60 yaş üzerindeki kişilerde ölüme neden olabileceğinden, aşılama ihmal edilmemelidir. Hastalığa neden olan bakteriyi taşıyan kişiler, bunu başkalarına bulaştırma ve bağışıklık sistemini etkileyen hastalıklara yakalandıklarında bundan hemen etkilenme riskine sahiptir. 
Rahatsızlık kişilere bir iki metre mesafeden bulaşma özelliğine sahiptir. Solunum yoluyla vücuda girerek, içeride bakteri kolonileri meydana getirirler. Aile arasında, okul çağındaki çocuklarda ve daha küçük yaştaki çocuklarda daha fazla yayılım gösterir. Grip hastalığı kadar bulaşıcılık özelliği bulunmaktadır. Bu yüzden kalabalık olan ortamlarda bulunan özellikle risk grubunda olan kişilerin aşılanması ihmal edilmemelidir. Böyle yerlerde toplu olarak zatürre salgınları görülebilir.

Zatürre Aşısı



Zatürre aşısı olması gereken risk grupları kimlerdir?

Bağışıklık sisteminde sorunlara yol açan hastalıkları bulunanlar
  • Lösemi hastalığı olanlar
  • AIDS hastalığı olanlar
  • Lenfoma hastalığı olanlar
  • Immünglobulin eksikliği bulunan kişiler
  • Sistemik lupus eritematosus hastalığı olanlar 
  • Multipl myeloma hastalığı olanlar
  • Kanser hastalığı bulunanlar
  • Böbrek nakli yapılmış ve böbrek hastalığı olanlar
Savunma sistemini baskılayan hastalıkları olanlar
  • 65 yaş üzerinde olan kişiler
  • Alkol sorunu bulunanlar
  • Dalağı alınmış olan kişiler
  • Dalak fonksiyonlarını bozacak olan orak hücreli anemi gibi kan hastalığı bulunanlar
  • Diyaliz hastaları
  • Kronik kalp ve akciğer hastaları
  • Karaciğerinde siroz olanlar
  • Şeker hastalığı olanlar
  • Bazı böbrek hastalığına yakalanmış olanlar
Risk grubuna giren hastalar ne zaman aşılanmalıdır?

Önemli rahatsızlıkları olanlar hastaneden taburcu edilirken aşılanmalıdır. 65 yaş üzerindekiler rutin doktor kontrolleri sırasında aşılanmalıdır. Zatürre ve grip hastalıklarının ağır seyrettiği hasta grupları genellikle aynıdır. Bu yüzden risk grubunda olan kişiler grip aşısı olmak istediklerinde, zatürre aşısı da yapılmalıdır. Yaşlı kişiler huzurevlerinde ya da tedavi gördükleri yerlerde mutlaka aşılanmalıdır. Dalağı alınan ya da kemoterapi görecek hastalar, ameliyattan iki hafta önce, organ naklinden iki hafta önce ya da tedavilerinden iki hafta önce aşılanmalıdır. AIDS hastaları ise teşhisin konmasından sonra hemen aşılanmalıdır. Zatürre aşısının risk gruplarına tek doz olarak uygulandığında, 5 yıl koruyuculuğu bulunmaktadır.

Kuduz Aşısı

  Kuduz aşısı, hasta olan bir hayvan tarafından ısırılma sonucunda, tükürüğün deri ya da mukozalara temas sonucunda bulaşmasıyla oluşacak beyin iltihabını önlemek amacıyla tatbik edilir. Hastalığın kuluçka süresi ısırılan yerin beyne yakınlığı, ısırığın sinir uçları bakımından zengin olması, ısırığın şiddeti ve vücuttaki virüs miktarı ile alakalıdır. Bu belirtilerin olması halinde kuluçka süresi kısalmaktadır. Hastalık genellikle 20-60 gün arasında açığa çıkar. Gerekli tedavi yapılmazsa, hastalık ilerleme göstererek, kişiyi ölüme götürecektir.  

Kuduz Aşısı

Kuduz aşısı ne zaman yapılmalıdır?

  Hastalık açısından riskli bir hayvan tarafından ısırılan kişi, öncelikle ısırık bölgesini sabun ya da deterjanlı suyla yıkamalıdır. Bu tedbir hastalığı %90 oranında azaltacaktır. Isırığın beyne yakın olması halinde en yakın sağlık kurumuna gidilmesi gerekir. Uzak bölgelerde virüsün yayılma süresi 0-72 saat arasında değişmektedir. Isıran hayvan mümkünse yakalanmalı ve 10 gün süreyle gözlem altına alınmalıdır. Bu sürede kuduz görülmezse, herhangi bir tehlike yoktur. Gözlem altına alınamayan hayvan ya da yapılan testlerin pozitif çıkması halinde tedaviye başlanmalıdır. Bunun için kişiye kuduz serumu verilmeli ve yaranın balımı yapılmalıdır. Ardından kuduz aşısı yapılmalıdır. Yapılan aşı bağışıklama gücü yüksek olan, uygulaması kolay olan ve nörolojik yan etkisi bulunmayan hücre kültürü aşısı kullanılmalıdır. Bu özelliklere sahip olan aşılar HDVC ve VERO aşılarıdır. İki aşının yan etkileri ve bağışıklama gücü  aynıdır. Bu aşılar bir arada kullanılabilir. Yani tedaviye biriyle başlayıp, diğeri ile devam etmenin sakıncası yoktur.

Kuduz aşısı nasıl uygulanır?

  Aşı ısırılmanın olduğu gün başlanıp, 3. 7. 14. ve 28. günde tekrarlanarak, toplam 5 doz olarak yapılır. Uygulama intramuskuler yoldan ve kesinlikle deltoid adaleden uygulanmalıdır. Bebeklerde ise uyluk bölgesinin anterolateral bölümünden yapılmalıdır. Aşılama kurallara uyulduğu sürece %100 koruma sağlamaktadır. Aşıların düzenli yapılması ölümlerin önüne geçmektedir. Aşıdan sonra nadir olarak aşı bölgesinde ağrı, şişlik, kızarıklık ve ateş belirtileri görülür.

Kuduz aşısı bulaşma öncesinde yapılabilir mi?

  Kuduz açısından risk altında bulunan veterinerlere, laboratuvar personeline, kuduz bölümü çalışanlarına, kornea bölümünde görevli personele, kuduz mikrobunun bulunabileceği hayvanlarla temas halinde olanlara aşılama yapılabilir. Aşının uygulaması 0, 7, 28, günlerde 3 doz halinde olmaktadır. Bu şekilde bulaşma durumlarında kuduz serumu uygulanmamaktadır. Aşılanmış kişilere virüs bulaşırsa 0 ve 3. günde 2 doz aşı yapılması yeterli olacaktır.

Su Çiçeği Aşısı

  Su çiçeği aşısı, içi sıvıyla dolu döküntülerle yaşanan ve bulaşıcı özelliği olan su çiçeği hastalığına karşı korunma sağlayan aşıdır. Bebeklik ve yetişkinlik dönemlerinde oldukça şiddetli geçirilen su çiçeği, deride izlere, beyin iltihabına, zatürreye neden olabilir. Aşının yapılaması hastalığa karşı %95 ve 100 oranında koruma sağlar. Öksürme, soluma, hapşırma ve ciltteki döküntülere temas etmekle, insandan insana bulaşan hastalığa, aşının meydana getirdiği antikorların yardımıyla bağışıklık sağlanır. Bir yaşından büyük çocuklara, daha önce bu hastalığı geçirmemişlerse tek doz olarak uygulanabilir. Aşının 4-6 yaş arasında tekrarı yapılabilir. Okul, kreş gibi yerlerde eğitim alacak çocuklar, hastalığı geçirmemişlerse mutlaka aşılanmalıdır.

Su Çiçeği Aşısı

Su çiçeği aşısı nasıl uygulanmalıdır?
  • Aşı tek doz halinde, liyofize içeriğine sahip flakon ve çözücü ya da enjektör halinde sunulur. Aşı çözücü ve liyofize içerikli flakonun karıştırılarak, yavaşça çalkalanmasıyla hazırlanır. Karışım hazırlandıktan sonra, hemen uygulama yapılmalıdır.
  • Kolun üst kısmındaki, deltoid kasa uyan bölgeye uygulanmalıdır. Bunun için kol dirsekten içeriye doğru 45 derece bükülür. Enjektörde 45 derecelik eğimle tutularak, aşı cilt altına uygulanır.
  • Uygulanan aşı miktarı 0,5 ml dir.
  • Çocukluk çağındaki diğer aşılarla birlikte uygulanabilir. KKK ve su çiçeği aşısı aynı anda uygulanmadığında, 28 gün ara verilerek uygulanabilir.
Su çiçeği aşısı nasıl saklanmalıdır?
  • Aşı dondurulmadan, 2-8 derecede saklanmalıdır.
  • Sağlık kurumları aşıyı buzdolabının orta raflarında saklamalıdır.
  • Aşı karışımı hazırlanmadan önce ışıktan sakınılmalıdır.
Su çiçeği aşısının yan etkileri ve dikkat edilmesi gerekenler nedir?
  • Çocuğun başka bir hastalığı olması halinde uygulanmamalıdır. Özellikle bağışıklık sisteminin baskılandığı lenfoma, lösemi gibi hastalıklarda uygulanmamalıdır.
  • Daha önce uygulanmış olan dozunda, olumsuz bir reaksiyon olmuşsa ya da aynı bileşene sahip olan başka bir aşıya karşı olumsuz reaksiyon gelişmişse, tekrar yapılacak dozunda da aynı etkiler olacağından uygulanmaması gerekir.
  • Aşı sonrası bir ay gebelikten kaçınılmalıdır.
  • Salisilat kullanımı varsa uygulanmamalıdır. Aşı sonrasında da 6 hafta salisilat kullanılmaması gerekir.
  • Aşı öncesinde kan ya da kan ürünü alanlarda, önlem alınarak uygulanmalıdır.
  • Akut ya da orta şiddette bir hastalığı olanlarda, önlem alınarak uygulanabilir.
Su çiçeği aşısının faydaları nelerdir?
  • Geçirilecek hastalık sonrasında yara izlerinin oluşmasını önler.
  • Hastalığın hayati tehlike yaratmasına engel olur.
  • Çocuğun hasta olarak okula devamsızlığını, dolayısıyla anne babanın işlerinden kalmasını önlemiş olur.
  • Hastalık sırasında kullanılacak semptomatik ilaçların maddi yükünü ortadan kaldırır.
  • Çocukla birlikte anne ve babanın huzursuzluğunu önler.
  • Yetişkinlik dönemlerinde geçirilecek zona hastalığına yakalanma riskini azaltır.
Kızamık Aşısı

  Kızamık aşısı nezle, ateş, öksürük şikayetleri ile ortaya çıkan ciltte döküntülere neden olan kızamık hastalığına karşı uygulanan bir aşıdır. Bu hastalık kulak iltihabı, zatürre nadir olsa da beyin iltihabı, hepatit, kalp ve böbrek iltihabı gibi ciddi hastalıklara neden olabileceğinden, koruyucu aşının uygulanması gerekir. Hastalık belirtilerden önceki iki gün ve döküntüden sonraki beş gün nefes yoluyla insanlara bulaşır.

Kızamık aşısının uygulaması nasıl olur?
  • Aşı kızamıkçık, kızamık, kabakulak (KKK) aşısı olarak karma şekilde bir yaşındaki çocuklara uygulanmaktadır. Aşının en geç 15 aylık çocuklara uygulanması gerekir. İlkokul 1. sınıfa başlayan çocuklara 2. doz yapılarak, yaşam boyu bağışıklık kazanmaları sağlanır. Özel durumlar olması halinde iki doz arasında bir aylık süre olması gerekir. Aşının daha erken yapılmamasının nedeni, anneden bebeğe geçen antikorların bebeği o süre içerisinde koruyor olmasından kaynaklanır. 
  • Aşı sadece çocuklara değil, bu aşıyı olmamış olan yetişkinlere de yapılabilir.
  • Aşı hastalık etkinliği azaltılmış olan, canlı virüslerden oluşur.
  • Aşı cilt altındaki yağlı dokuya uygulanır.
Kızamık Aşısı

Kızamık aşısının etkinliği nedir?

  Aşının yapılmasıyla bağışıklık sistemi verilen virüs sebebiyle, antikor denilen proteinleri üretir. Bu sayede aşı sonrasında virüsle karşılaşan kişi, hastalığa yakalanmaz. Aşı sonrasında çocukta döküntüler olsa da, bunların bulaşıcı özelliği bulunmamaktadır.

Kızamık aşısının yan etkileri nedir?
  • Aşı sonrasında en sık görülen etkilerin başında ateş gelir.
  • Aşı bölgesinde kızarıklık ve kaşınmada sıkça görülen belirtiler arasındadır.
  • Az da olsa kızamığa benzer döküntüler ile lenf bezlerinde şişmeler meydana gelir.
  • Erişkin kadınlarda aşıdan sonra, eklem ağrıları görülür.
  • Aşı sonrasındaki 5-12 günde düşük bir olasılığı olsa da, ateşli havale görülebilir.
  • Aşıdan sonraki 2 ay içinde trombosit azalması yaşanabilir. Bu durum önceden trombositopenisi olanlarda daha çok görülür. Aşıyla ortaya çıkan trombositopeni genellikle geçicidir. Sadece kanamalara neden olabilir. Bunun yanında kızamık hastalığının da trombositopeni oluşturma riski yüksektir.   
Kızamık aşısı kimlere uygulanmamalıdır?
  • Aşı sırasında yüksek ateşi olan kişilere uygulanmamalıdır.
  • Tüberküloz, zatürre gibi enfeksiyon hastalığı bulunanlara uygulanmamalıdır.
  • Lösemi, AIDS, lenfoma gibi bağışıklık sistemini baskılayan hastalığı bulunanlara uygulanmamalıdır.
  • Kişinin kanında trombosit eksikliği varsa uygulanmamalıdır.
  • Radyoterapi ve kemoterapi alanlara uygulanmamalıdır.
  • İmmunsüpresif ilaç ve kortizon alımı olan kişilere uygulanmamalıdır.
  • Yapılacak ilk doz sonrasında ciddi alerjik reaksiyon oluşan kişilere ikinci doz yapılmamalıdır.
  • Aşının içeriğinde bulunan jelatine ve neomisine alerjisi olan kişilere uygulanmamalıdır.
  • Hamile kadınlara uygulanmamalıdır. Aşı sonrasında dört hafta hamile kalınmamalıdır. Emziren kadınların aşı olmasında bir sakınca yoktur.
  • Yumurtaya karşı ciddi alerjisi olan kişilere uygulanmamalıdır. Hafif alerjisi olan kişilere uygulanmasında sakınca yoktur.
  • Daha önce kızamık hastalığını geçirmiş olan kişilere, aşı yapılmasının bir sakıncası yoktur.
Verem Aşısı

  Verem aşısı, dünyada yaygın olarak bulunan verem mikrobuna karşı korunma sağlayan bir aşıdır. Akciğer, kemik, böbrek veremi, menenjit, millier verem gibi veremlerde oldukça etkilidir. Bunun yanında cüzzam, mesane kanseri, alerjik hastalıklar gibi rahatsızlıklarda da etkili olmaktadır. Aşı verem aşısı olarak bilinmesine rağmen, tıpta BCG aşısı olarak adlandırılır. 

Verem Aşısı

Verem aşısının özellikleri nedir?

  Isı ve ışığa karşı dayanıksız olan BCG aşısı, cilt altına enjekte edilir. Aşı yapılan bölge alkollü pamukla silinmez. Enjektörle hava çekilmemesi gerekir. Bir yaşından küçük olan kişilere 0,05 cc, büyüklere 0,1 cc uygulama yapılır. Aşı lenfatik sistemle ve kanla patojen basilin yayılmasını önler. Koruyucu özelliği erişkinlerde %72,7, çocuklarda ise %85 oranında olduğu saptanmıştır. Aşı toz halinde kullanıldığından, bu şekilde oda sıcaklığında 30 gün, buzdolabında 2-8 derecede 2 yıl kadar etkisini korur. Kullanım aşamasında sulandırılarak, 6 saat içinde kullanılmalıdır. Aşının sulandırılması, kendi sulandırıcısı ile yapılmaktadır.

Verem aşısının yan etkileri nedir?

  Bu aşının yan etkileri genellikle azdır. Aşı sonrasında görülen etkiler aşının dozu, aşı yapılan kişinin yaşı, aşılamanın yapıldığı yer ve aşı yapılan kişinin bağışıklık sistemiyle ilgilidir. Aşı yapılan kişilerde en sık lokal apseler ile boyun ve koltuk altı lenfadenopatiler görülür. Aşıdan 1-2 hafta sonra adenopatiler meydana gelebilir. Bunlar tedavi gerektirmeden iyileşebilir. Adenopatiler büyük olursa cerrahi olarak çıkarılır. Bağışıklık sistemi baskılanmış olan kişilerin bu açıdan  izlenmesi gerekir.  

Verem aşısı ne zaman uygulanır?

  Aşı bebekler iki ayını doldurduktan sonra uygulanmaktadır. Bu dönemde bebekler 2 kg dan daha zayıfsa, kilosu tamamlanana kadar beklenmelidir. Aşıdan 25-30 gün sonra aşı yapılan yerde sertlik meydana gelir. Daha sonra bu sertlik yerini sivilceyi andıran bir kızartıya bırakır. Kabarıklık zamanla kabuk bağlayarak, ardında iz bırakıp kaybolur. Bu belli bir zaman alsa da, genellikle fazla şikayete neden olmaz. Bazı hallerde aşının tutmama ihtimali olduğundan, test yapılarak kontrol edilmelidir. Tutmayan aşılar yeniden yapılmalıdır. Bebekler 4 aylık oluncaya kadar aşı uygulanabilir. Bu zaman geçirildiğinde, PPD testi yapılarak bebekte tüberküloz mikrobu aranmalıdır. Vücudundan bu mikrop bulunmuyorsa, aşı uygulanabilir. 

Verem aşısı kimlere uygulanmamalıdır?
  • 2 kg altında bulunan çocuklara uygulanmamalıdır.
  • Bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaç kullanan kişilere uygulanmamalıdır.
  • İmmün yetmezliği olanlarda uygulanmamalıdır.
  • Hamilelere bu aşı yapılmamalıdır.
Verem aşısının etkinliği ne kadar sürer?

  Aşının 5 yıl kadar koruyucu özelliği bulunmaktadır. Bu sebeple çocuklarda tekrar aşılama ihmal edilmemelidir.

Grip Aşısı

  Grip aşısı, uygulanan insanlar gribe karşı %70 ile %90 arasında bağışıklık kazanır. Bu aşının özellikle çocuklar ve yaşlılar için uygulanması gereklidir. Çünkü çocuk ve yaşlılar bağışıklık sistemlerinin zayıf olmasından dolayı kış aylarında bu hastalıktan oldukça fazla etkilenmektedir. Grip aşısının bağışıklık yapmaması halinde bile hastalığın oluşturduğu komplikasyonları hafiflettiği bilinmektedir. Özellikle yaşlıların kalp krizi, zatürre, felç gibi hastalıklardan korunmasına yardımcı olur. Aşı inaktif (ölü aşı) bir aşıdır. Her sene yeni virüslere karşı yeniden hazırlanmaktadır.

Grip aşısı neden her yıl tekrarlanır?

  Aşının her yıl tekrarlanması, yıl içerisinde gelişen virüslere karşı yeniden hazırlanmış olmasındandır. Grip hastalığına sebep olan virüs, çok hızlı değişim göstererek yapısını ve şeklini değiştirir. Her sene farklı bir şekilde karşımıza çıkar. Önceki yılda yapılmış olan aşılar, yeni virüse karşı etkisiz kalır. Bu yüzden her yıl geliştirilen aşıyı taze olarak uygulatmak gerekir.

Grip Aşısı

Grip aşısı kimlere uygulanmalıdır?
  • Hamile olan kişilere uygulanmalıdır. Hamileliğin 3. ayından itibaren aşılama yapılabilir. Emziren kadınlara aşı yapılmasının sakıncası bulunmamaktadır.
  • Virüse karşı korunmak isteyen kişilere uygulanabilir.
  • Yaşlı kişilerin aşılanması gerekir. Özellikle 50 yaş ve üzerindeki kişiler, mutlaka aşılanmalıdır.
  • Kronik hastalıkları bulunan kişiler aşılanmalıdır.
  • Sağlı sektöründe çalışan tüm sağlık personeli aşılanmayı ihmal etmemelidir.
Grip aşısı kimlere uygulanmamalıdır?
  • Bu aşıya karşı alerjik reaksiyon gösteren kişilere uygulanmamalıdır.
  • Yumurta alerjisi olan kişilere yapılmamalıdır.
  • Daha önce yapılmış olan grip aşısı sonrasında, 6 hafta içerisinde sinir sistemi rahatsızlığı olan Guillian Barre adındaki hastalığa yakalanmış olan kişilere aşı uygulanmamalıdır.
  • Kişilerin ateşli oldukları dönemlerde bu aşının uygulanmaması gerekir. Aşı iyileşme sonrasında yapılmalıdır.
  • 6 aylıktan daha küçük bebeklere uygulanmamalıdır.
Grip aşısı hakkında dikkat edilmesi gereken konular nedir?
  • Aşı yaptırılacak olan 3 ve 9 yaş arasındaki çocuklara ilk kez aşı yapılıyorsa, aşı 2 doz olarak uygulanmalıdır. Bu yaşta bağışıklık sisteminin uyarılması geciktiğinden uygulama bu şekilde yapılmalıdır.
  • 65 yaşın üzerinde olan kişilerde aşı istenilen etkiyi göstermemektedir. Bu kişilerde bağışıklık sistemi geç cevap verdiğinden sonuç bu şekilde gelişmektedir. Fakat yine de aşılama ihmal edilmemelidir. Aşı gribin neden olduğu komplikasyonların etkisini azaltmaktadır.
  • Aşı yapıldıktan sonra 15-21 gün sonrasında korunma başlayacağından, bu süre zarfında hastalıktan korunmak için gerekli önlemleri almalısınız.
  • 3 yaş altında olan ve daha önce aşı yapılmamış çocuklara yarım doz olarak uygulanmalı, 4 hafta sonra 2. doz yapılmalıdır. Daha önce çocuklara aşılama yapıldıysa tek ve yarım doz olarak aşılanmalıdır.
Grip aşısı ne zaman yapılmalıdır?

  Grip hastalığı her mevsim etkili olabilir. Çoğunlukla Ekim ve Mayıs ayları arasında görüldüğünden, aşılama Eylül ve Ekim aylarında yapılmalıdır. Kişiler grip hastalığına yakalanmadıkları takdirde, hastalığın görüldüğü dönemde aşılanabilir.

Grip aşısının yan etkileri nelerdir?

  Aşılar ölü olduğundan, hatalık yapma riski bulunmamaktadır. Kişilerde görülen etkiler aşı bölgesinde ağrı ve hassasiyettir. Aşı sonrasında 1-2 gün nezle belirtileri görülebilir. Bu etkiler 24-48 saat içerisinde kendiliğinde yok olur.

Hepatit A Aşısı

  Hepatit aşısı, hepatit a virüsünün neden olduğu ciddi bir karaciğer hastalığını önlemek için yapılan aşıdır. Hepatit A ciltte ve gözlerde sarılığa, koyu renkte idrara neden olan, grip benzeri bir rahatsızlıktır. Çocuklarda ishale ve şiddetli karın ağrılarına sebep olabilir. Yetişkinlerde daha ağır geçtiğinden, hastaneye yatma söz konusu olabilir. Yetişkinlerin bir ay gibi bir sürede, çalışamayacak kadar hasta olmasına neden olabilecek bir hastalıktır. Bazı hallerde ölüme kadar götürebilir. Hepatit a aşısı bu rahatsızlığı önleyebilir. Korunmanın uzun süreli olması isteniyorsa, 6 ay arayla iki doz aşı yapılmalıdır.

Hepatit A Aşısı


Hepatit a aşısı kimlere yapılmalıdır?
  • 12 ve 23 ay arasındaki tüm çocuklara yapılmalıdır.
  • Güney ve Orta Amerika, Meksika, Karayipler, Afrika ülkeleri, Meksika, Japonya dışındaki Asya ülkeleri ve Doğu Avrupa ülkelerinde çalışan, yaşayan ya da bu ülkelere yolculuk eden 1 yaş üzerindeki kişiler aşılanmalıdır.
  • Erkeklerle cinsel münasebeti olan erkeklere yapılmalıdır.
  • Hastalığın çok görüldüğü bölgelerde yaşayan ve rutin olarak aşılanması önerilen 2-18 yaş arası kişilere yapılmalıdır.
  • Uyuşturucu müptelası olan kişilere yapılmalıdır.
  • Kronik karaciğer rahatsızlığı olan kişilere yapılmalıdır.
  • Pıhtılaşma konsantreleri kullanan kişilere yapılmalıdır.
  • Hepatit A salgınlarının olduğu toplumlarda yaşayan kişilere uygulanmalıdır.
  • Hepatit A temasına maruz kalan aşısız kişilere uygulanmalıdır.
  • 1 yaşın üzerinde olup, korunmak isteyen kişilere yapılmalıdır. 
Hepatit a aşısı ne zaman yapılmalıdır?
  • Çocuklara ilk doz 12 ve 23. aylar arasında yapılmalıdır. 2 yaşına kadar aşılanmamış olanlar, daha sonra aşılanabilir.
  • Yetişkinler istediği zaman veya enfeksiyon riski taşıdıklarında aşılanabilir.
  • Yolculuk yapacak kişiler, en az 1 ay önce aşılanmaya başlamalıdır. 
Hepatit a aşısı hangi durumlarda yapılmamalı ya da beklenmelidir?
  • Yapılan ilk dozdan sonra alerjik reaksiyon gelişmiş olan kişilerde, ikinci doz uygulanmamalıdır.
  • Aşının yapılacağı dönemde, başka hastalıkları bulunan kişilere uygulanmamalıdır.
  • Hamile olan kişilerin mutlaka doktor kontrolüne göre aşılanması gerekir.
Hepatit a aşısının riskleri nedir?

  Aşılarda ilaçlar gibi alerjik reaksiyonlara sebep olabilir. Hepatit a aşısının yapılan yerde ağrı, baş ağrısı, iştahsızlık, yorgunluk gibi önemsiz sayılabilecek etkileri olduğu gibi, ciddi olan şiddetli alerjik reaksiyonları da görülebilir. Böyle bir durumda kişide davranış bozuklukları, yüksek ateş görülebilir. Bu durum aşının yapılmasından sonraki birkaç dakikada ya da bir kaç saatte ortaya çıkabilir. Ardından deride kabarıklık, halsizlik, solukluk, solunum sorunu, hızlı kalp atışı ve baş dönmesi gelişebilir. Bunlar gözlendiğinde derhal doktora gidilmelidir.

Hepatit B Aşısı

  Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre; global nüfusun %30’unun Hepatit B virüsü (HBV) ile enfekte olduğu bilinmektedir. Dünyada yılda 350 milyonun üzerinde kronik HBV enfeksiyonu ve 2000 yılı itibarıyla 5.7 milyon yeni akut hepatit B vakası ve 521.000’den fazla hepatit B ilişkili ölüm bildirilmiştir (1). İnsanlarda kanserojen-hepatosellüler karsinomaların %80’nin nedeni hepatit B virüsüdür (2). Yılda en az 500 -750 milyon kişinin kanser veya siroz nedeni ile öldüğü tahmin edilmektedir. Bu nedenle Hepatit B enfeksiyonları sıklığı, kronik karaciğer hastalığı ve kanser gibi komplikasyonları nedeniyle önemli bir sağlık sorunudur.

Aşı İçerikleri

Hepatit B aşıları kansere karşı geliştirilmiş ilk aşılar olarak bilinmektedir. Hepatit B enfeksiyonunun tanımlanmasından 10 yıl sonra aşısı üretilmiştir. Hepatit B aşısı ile ilgili ilk çalışmalar 1971 yılında Krugman’la başlar.

İki tip hepatit B aşısı mevcuttur:

1-Plazma kökenli HBV aşıları
2-Rekombinant HBV aşıları

  Plazma-kökenli aşılar, kronik hepatit B’li hastaların plazmasından pürifiye edilen HBsAg’den hazırlanırlar. Bu aşılar 1982’den beri piyasadadırlar. ABD, Fransa, Kore ve Çin’de üretilmekte olup, bu aşıların oldukça etkin ve güvenilir olduğu çeşitli çalışmalarla ispatlanmıştır. Bu aşılar, potansiyel rezidüel infeksiyöz partiküllerinden arındırmak için seri inaktivasyon işlemine tabi tutulurlar. Ancak HIV’in gündeme gelmesiyle yeni aşılar için uğraşlar başlamış ve bu aşamada rekombinan HBV aşıları geliştirilmiştir. Her iki aşı arasında reaktojenisite ve etki süresi açısından fark yoktur. Rekombinant hepatit B aşıları, maya ya da memeli hücrelerinde HBsAg ekspresyonu gerçekleştirilerek elde edilen ve canlı virüs partikülü içermeyen aşılardır. Adjuvan olarak alüminyum ve koruyucu olarak tiomersal içerirler.
Mevcut HBV aşılarının hepsi hepatit B zarf proteini içermektedir. Hepatit B yüzey antijeni (HBsAg) üç zarf proteininden oluşmuştur.
HBsAg proteinleri 226 aminoasitten meydana gelmiş bir majör polipeptit p24 ve gp27 şeklinde small HBs (SHBs) içerir.

  Orta çaplı protein (middle-sized) (MHBs) C ucunda p24 bölgesinin 226 aminoasidi ve N ucunda ilave 55 aminoasit kalıntısına sahiptir.
Geniş HBs proteini (LHBs) S ve pre-S2 domainlerine ek olarak 119 aminoasitli pre-S1 domaini içerir.

  Doğal zarfta bu üç protein de yer alır. Orijinal olarak HBV zarf proteinin serolojik olarak belirlenmiş adw, adr, ayw ve ayr olmak üzere dört major subtipi ve subtiplerin kodladığı en az 7 genotip vardır. Bir determinanta karşı oluşan antikorlar tüm subtiplere karşı koruyucudur. Ancak aktif veya pasif immünizasyonu takiben, zarf proteinlerinde bazı mutantların varlığı tanımlanmıştır . Anti-HBs antikorların oluşması HBV enfeksiyonuna karşı uzun süreli koruma için esastır. Akut HBV enfeksiyonunda vireminin kaybolmasını takiben serumda anti-HBs gelişir. Bu durum SHBs’e karşı humoral bağışık yanıtı gösterir. Pre S1 ve S2 antijenleri ve antikorları akut enfeksiyondan sonra görülür ve kaybolur. Pre-S antijenleri anti-T hücreleri uyararak HBs üretimi için gereklidir. Bu nedenle pre-S antijenleri içeren 3. kuşak HBV aşıları geliştirilmiştir .

Aşıların Saklanma Koşulları

  Her iki aşının termostabilitesi benzerdir. 2–8°C arasında saklanmalı ve asla dondurulmamalıdırlar. Her iki aşı da, bir hafta süreyle 45°C ısıda ve bir ay sürey ile de 37°C’deki ısıda immünojenik ve reaktojeniktir. Her iki aşı arasında değişim (interchange) yapılabilir.

Ülkemizde ve Dünyada Bulunan HBV Aşıları

  DSÖ 1995 yılına dek taşıyıcılığın %8’den az olduğu ülkelerde, 1997 yılından sonra isetüm ülkelerde rutin yenidoğan ve çocukluk dönemi aşılamasını önermiştir (7). Anne HBsAg ve HBeAg pozitifse bebeklerin %70-90’ı enfekte olurken, anne sadece HBsAg pozitifse bebeklerin %20’si enfekte olmaktadır. 

  Enfekte bebeklerin ise %90’ı kronik taşıyıcı olur. Bu nedenle 1998 Eylül tarihinden itibaren Türkiye’de rutin infant HBV aşılaması yapılmaktadır.
Comvax: Hepatit B- Hib kombinasyonu olup her iki aşının da endike olduğu durumlarda kullanılır. 6. haftadan önce uygulanmaz. Annesinde HBsAg pozitif veya annenin antikor durumunun bilinmediği bebeklerde de kullanılabilir . 

  Pediarix: DTaP–HepB–IPV kombinasyonu olup 2., 4. ve 6. aylarda olmak üzere 3 doz halinde onay almıştır. Booster doz için onaylı değildir. 6. haftadan önce kullanılmaz. Hepatit B aşısının doğum dozunu almış 2, 4, 6 / 2, 3, 4 aylık infantlara uygulanabilir (total 4 doz). HBsAg pozitif annelerden doğan veya durumu bilinmeyen çocuklara da uygulanabilir .

Aşının Koruyuculuğu

  Rekombinant HBsAg aşılarının koruyuculuğu %95 (%80-%100) civarındadır, koruyuculuk süresi 15 yılın üzerindedir ve booster doz gerekmez. Aşı şeması 3 dozdur ve koruyucu antikor seviyesi 10 IU/L’nin üzeri olarak kabul edilmektedir. Başlangıçtaki anti-HBs titresi düşse bile virusla karşılaşıldığında hızlı bir amnestik yanıt gelişmektedir (10). Çocukluk çağının diğer aşıları ile birlikte aynı anda güvenle yapılabilir. Yapılan çalışmalarda aşı dozuna göre bebek ve erişkinlerin antikor cevapları tablo 4’de verilmiştir.

Aşıya Bağlı Yan Etkiler

  En sık bildirilen yan etkiler, enjeksiyon yerinde ağrı (%22) ve halsizlik (%14)’tir .

Hepatit B Aşılaması Önerilen Gruplar 

-Tüm bebekler
-Önceden aşılanmamış 0-18 yaş grubu çocuklar
-Sağlık çalışanları
-Kronik hepatit C hastaları
-İlaç bağımlıları
-Heteroseksüeller
-Cinsel partneri HBsAg pozitif olan veya altı ay içinde birden fazla cinsel partneri olan kişiler
-Aile içinde HBsAg pozitifliği olanlar
-Kan ve kan ürünleri ile temaslı işte çalışanlar
-Böbrek transplant hastaları ve erken dönem böbrek yetmezliği olanlar
-Mahkumlar

Serolojinin Değerlendirilmesi 

  Rutin bebek ve çocuk aşılamasından önce ve sonra serolojiyi değerlendirilmek önerilmez. Ayrıca rutin infant, çocuk ve adölesan aşılamasından sonra da seroloji değerlendirilmesi önerilmez. Centers for Disease Control (CDC), aşılama sonrasında anti-HBs titrelerinin ölçülmesini sadece hemodiyaliz ve immünyetmezlikli hastalarda 10 MIU/ml altında titre olup olmadığını belirlemek için önermektedir .

Rapel Gereksinimi

  DSÖ’nün önerileri doğrultusunda (1), 3 doz aşının uygun ve doğru dozda uygulandığında rutin çocukluk çağı aşılamasında, benzer şekilde sağlık personeli, iv. ilaç alışkanlığı olanlar ve yoğun cinsel aktivite içinde olanlar gibi batılıların risk grubu olarak tanımladığı kesimlere rapel dozunun gerekli olmadığı ancak, hemodiyaliz hastaları gibi immün sistemi çeşitli nedenlerle baskılanmış özel gruplarda antikor kaybolduğunda rapel doz kullanımına başvurulması önerilmektedir.

Aşı Cevapsızlığı ve Özel Durumlar

  İkinci kuşak hepatit B aşılarının yüksek immunizasyon başarısına rağmen bazı durumlarda immunizasyon başarısız olabilir. Bu durumlar, 40 yaşın üzerinde olmak, erkek olmak, sigara, obesite ve immün eksiklik durumlarıdır.
40 yaşından sonra primer aşılamayı takiben antikor seviyesi %90’ın altına, 60’lı yaşlarda ise %65–75’e kadar düşer. 2000 gram altı prematür bebekler aşılamaya etkin yanıt veremezler. Eğer bu bebeklerin anneleri HBsAg negatif ise, ilk doz 1. ayın sonuna ertelenmeli, ancak anne HBsAg pozitif ise HBIG (0,06 ml/kg) ve aşı aynı anda uygulanmalıdır.
Kronik hemodializ hastalarında rekombinant aşılara cevap oranı %50-60 arasıdır (14). HIV’li hastalarda ise bu oran, %40-70 arası olup CD4 sayımı ile çok yakın ilişkili değildir (15). Hemodiyaliz veya kronik böbrek yetmezlikli hastalarda aşıya cevabın artırılması için çeşitli alternatifler sunulmuştur. Bu alternatiflerden birisi, teknik açıdan zor olmasına rağmen intradermal enjeksiyondur (16). HIV’li hastalarda ise CD4+ T hücrelerini geçici olarak artıran IL-2 uygulanmış ancak bu uygulama ardından aşı sonrası titrasyonların değişmediği bildirilmiştir (17). Aşıya yeterince yanıt oluşturamayan veya yanıtsız sağlıklı kişilerde primer seriyi takiben bir veya daha fazla aşı uygulaması önerilmektedir. Bir veya iki dozdan sonra yanıtı az veya yanıtsız kişilerin %25’i, üçüncü dozdan sonra ise %50’i koruyucu titre oluşturur (18). Ancak yinede yanıtsız kişilere HBIG yapılmalıdır.

  Aşıya cevapsızlıkta diğer önemli faktör, yanıtsızlarda var olan genetik dirençtir. HBsAg ile immünizasyona yanıtta antikor oluşumu otozomal dominant olarak eksprese edilen HLA Class 2 molekülleri tarafından kontrol edilir. Aşılama immunolojik hafıza sağlarken, aşılanmış kişilerde HBV ile karşılaşma sonucunda anamnestik anti-HBs cevabı oluşur. Aşıya cevap verenlerde kronik enfeksiyon nadiren gelişir (19,20).

Aşı cevapsızlığında alternatifler:

1- İkinci bir üç dozluk aşı şeması uygulanması
2- 0, 1. ve 6. aylardaki mutat şemanın uygulanması
3- İkinci seriden 1-2 ay sonra tekrar test yapıp devam aşılamanın planlanması

Adolesanlarda Aşılama
  18 yaşına kadar rutin aşı önerilmektedir. HBV aşıları rutin adölesan aşılama vizitlerine dahil edilmelidir. Daha önce aşılanmamış tüm adolesanlar için üç doz rutin aşılama önerilmektedir. Aşılamada iki dozluk esnek şema yani 4-6 ay ara ile 10 mcg dozunda iki kez aşı uygulaması Recombivax HB (Merck& Company)’da onay almıştır.

Perinatal Hepatit B Virus Enfeksiyonundan Korunma

  Anne HBsAg ve HBeAg pozitifse bebeklerin %70-90’ı enfekte olurken, anne sadece HBsAg pozitifse bebeklerin %20’si enfekte olmaktadır. Enfekte bebeklerin ise %90’ı kronik taşıyıcı olur. Maternal serum HBV-DNA bebeğe geçiş riski ile yakından ilişkilidir. Anneden bebeğe geçiş, in utero, doğum sırasında veya doğumdan sonra olabilir. Sezaryen doğumun geçişi artırdığına dair kanıt yoktur. Benzer şekilde anne sütü yada amniosentez de geçiş riskini artırmaz.

  Doğumdan sonraki 12 saat içinde tedaviye başlanmalı, farklı ekstremitelerden Hepatit B aşısının ilk dozu ve HBIG uygulanması gereklidir. 6 aylık olduğunda aşı şeması tamamlanmalı ve 9-15 aylık olduğunda aşı cevabı için test edilmelidir (21). Bu rejimin koruyucu etkisi %95 kadardır.

Hepatit B Aşılamasında Mutant Sorunu

  HBsAg’i kodlayan S geninde oluşacak bazı mutasyonların antijenin yapısında farklılıklara yol açarak hem tanıda hem de aşı ile korunmada sorunlara neden olabileceği kanıtlanmıştır. Bunlar kaçak (escape) mutantlar olarak adlandırılır. Aşılanan kişilerde görülen ve anti-HBs varlığına rağmen nötralize olmayan mutant HBsAg’li HBV enfeksiyonları ilk kez İtalya’da gösterilmiştir. Bu değişimin 145, aminoasitte gerçekleşen glisin arjinin farklılaşması (G145R) olduğu belirlenmiştir. Bu mutasyon HBIG almasına rağmen enfeksiyon gelişen karaciğer transplant alıcılarında da gösterilmiştir. Hangi kodonda farklılaşma olursa olsun önemli olan bu tip aşıyı etkisiz kılacak mutant suşların yaratacağı sorunun boyutudur. HBV aşılarına pre-S1 ve pre-S2 epitoplarının ilave edilmesiyle bu sorunun aşılabileceği düşünülmektedir.

HBV Aşılamasında Yeni Gelişmeler

  Aşıya cevapsız kişilerin varlığı yeni aşı çalışmaları için amaç olmuştur. Aynı zamanda yeni geliştirilen aşılar multipl enjeksiyonu ve maliyeti sınırlamaktadır. Pre-S1, Pre-S2 ve S antijeni içeren aşı (Hepacare, Medeva Pharma Plc, Speke,UK) geliştirilmiştir. Kontrollü çalışmalarda Engerix B’nin üç dozluk rejimi ile karşılaştırılmış ve Hepacare’in iki dozluk rejiminin eşit oranda etkin olduğu gösterilmiştir (23). Son yıllarda yeni HBV aşıları ile ilgili bildirimler de yapılmıştır.

Tetanoz Aşısı

Tetanoz toksoidi ne tür bir aşıdır?

  Tetanoz aşısı toksoid adı verilen inaktive (ölü) toksindir (zehir). Tetanoz bakterisi besi yerinde çoğaltılır, saflaştırılır ve inaktive edilir. Tetanoz aşısı canlı aşı olmadığı için oluşturduğu bağışıklık zamanla azalır. Bu nedenle tekrar doz uygulanması gerekir.

Tetanoz aşısı olmanın tek yolu difteri, tetanoz, boğmaca şeklinde veya difteri, tetanoz aşısı şeklinde aşılanmak mıdır?

  Hayır. Difteri, tetanoz, boğmaca aşıları ile kombine tetanoz aşısının yanında tek tetanoz toksoid aşısı da bulunmaktadır. Ancak erişkin yaşta hem difteri, hem de tetanoza karşı korunabilmek için erişkin tip difteri, tetanoz (Td) aşısı yaptırmak tercih edilebilir. Yine yedi yaşından küçük çocuklarda difteri, tetanoz, boğmaca üçlü aşısı ile beraber veya difteri, tetanoz aşısı şeklinde ya da tek tetanoz aşısı şeklinde uygulanabilir.

Bu aşı nasıl uygulanır?

  Difteri, tetanoz, boğmaca aşısı (DTaP), difteri, tetanoz aşısı ( DT, Td) ve tek tetanoz aşısı (TT) kas içine uygulanır.

Kimler tetanoz aşısı olmalıdır?

  Tüm bebekler rutin aşılama şemasına göre difteri, tetanoz, boğmaca aşısı olmalıdır. Erişkinlere her 10 yılda bir difteri, tetanoz aşısı uygulanmalıdır. Daha önce üç doz tetanoz, difteri aşısı olup olmadığından emin olmayan kişiler, üç dozluk seriyi uygun aralıklarla tamamlamalıdır. Tetanoz rapelleri tüm dünyada artık Tetanoz Difteri (Td) ya da Boğmaca aşısı da eklenerek (Tdap/Tdap-IPV) şeklinde yapılmaktadır. Amerikan Bağışıklama Danışma Komitesi erişkinlerde 10 yılda bir yapılan Td dozlarından birisinin yerine boğmaca içerikli Tdap aşısı yapılmasını önermektedir. Amerikan Bağışıklama Danışma Komitesi adolesan dönemde ise 11-13 yaş'ta rutin Td yerine Tdap aşılaması yapılmasını önermektedir.

Kaç doz difteri, tetanoz, boğmaca aşısı uygulanmalıdır?

  Bebekler için rutin aşı şeması 2., 4., 6. aylarda veya 2., 3. ve 4. aylarda üç doz ve 15-18. aylar arasında dördüncü doz olmak üzere toplam dört doz olarak uygulanır. Beşinci dozun yani tekrar dozun (rapel) normal koşullarda 4-6 yaş arasında uygulanması önerilmektedir.

Erişkin tip Td aşısı ne zaman uygulanmalıdır?

  Bağışıklama konusunda uzman otoriteler ilk tekrar doz Td aşısının 11-12 yaş arasında uygulanmasını önermektedir. Bu vizit, okula başlayacak çocukların uygulanması önerilen tüm aşılarının uygulanmış olduğunu kontrol etmek için yapılmaktadır. Adolesan vizit sırasında çocuk eğer son DTaP dozundan sonra en azından beş yıl geçmiş ise Td aşısının ilk tekrar dozunu almalıdır (çocukların çoğu aşı şemalarını 4-6 yaş civarında tamamlarlar). Erişkinler her on yılda bir difteri ve tetanoz tekrar dozlarını yaptırmalıdırlar. Eğer derin ve delik tarzında veya kirli yaralanma olursa ve son dozdan sonra beş yıldan daha uzun bir süre geçtiyse ek bir doz tetanoz aşısı uygulanmalıdır. Tüm aşılamaların kayıtlarının tam olarak tutulması fazla doz aşıların uygulanmasını önleyecektir. Tetanoza karşı yeterli düzeyde korunuyor olmanın hayati önem taşımasına rağmen, önerilenden daha fazla doz tetanoz aşısı olmak, aşı yapılan kolda ağrılı şişlik oluşması gibi aşıya bağlı lokal reaksiyonların (aşının uygulandığı yerde görülen reaksiyonların) artmasına neden olmaktadır. Tetanoz rapelleri tüm dünyada artık Tetanoz Difteri (Td) ya da Boğmaca aşısı da eklenerek (Tdap/Tdap-IPV) şeklinde yapılmaktadır. Primer serileri tamamlanmış kişilerde tetanoz hatırlatma dozu olarak Tdap/Tdap-IPV uygulandığında, tetanoza karşı yeterli düzeyde bağışıklık oluşturur. İmmün yanıt açısından Tdap/Tdap-IPV ile Td arasında hiçbir fark yoktur. Tdap/Tdap-IPV ile aşılanan kişiler % 100 tetanoz antitoksini geliştirmişlerdir. Tetanoza karşı gelişen bu antitoksin seviyeleri 5 yıl süre ile % 100 korunmuştur. Tdap/Tdap-IPV 10 yılda bir uygulanan TT ya da Td aşısı dozlarından birinin yerine de kullanılabilmektedir. Amerika Brileşik Devlerinde eğer son Td dozundan 10 yıldan uzun bir süre geçmiş ise gebelikte 2.-3. trimesterda Td yerine uygulanabilmektedir.

KKK Aşısı

  Kızamık aşısı, 1963'te ruhsat almış ve bu hastalık, çocukların aşılanmaya başlanmasıyla, birçok ülkede çabucak ortadan kaybolmuştur. Örneğin bugün ABD'de her yıl görülen kızamık vakası sayısı, yalnızca birkaç 100'dür.
Kızamığa yakalanan çocuk sayısının her yıl çok düşük olması, çocuklarımızın bu hastalığa yakalanmayacağı anlamına gelmez. Örneğin Amerika'da, 1989 ve 1990 yıllarında kızamık vakalarının ve bu nedenle ölenlerin sayısı, büyük ölçüde artmıştır ve bunun nedeni kısmen, birçok anne-babanın okul çağı öncesindeki çocuklarını aşılattırmamış olmasıdır. Aynı ülkede bunun üzerine gerek doktorlar, gerekse diğer sağlık hizmet daireleri çocukların kızamığa karşı aşılanması için büyük çaba harcamış ve böylece Amerika'daki yıllık kızamık vakası sayısı, tarihin en düşük değerlerine inmiştir.

  Günümüzde kullanılan kızamık aşısı canlı, zayıflatılmış virüs içerir; diğer bir deyişle bu aşıdaki virüs öldürülmemiş, ancak kızamığa yol açamayacak derecede zayıflatılmıştır. Kızamık aşısı tek başına yapılabilirse de genellikle, KKK aşısı adı altında, kabakulak ve kızamıkçık aşılarıyla birlikte uygulanır.
Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak (KKK) Aşısı KKK (kızamık, kabakulak ve kızamıkçık) aşıları, çocukların çok büyük bir bölümünde beraberce, tek bir defada uygulanır. Bu aşıların üçü de söz konusu 3 hastalığa karşı hemen bütün çocuklarda, ömür boyu devam eden bağışıklık sağlar.
KKK aşısı çocuklara iki doz verilmelidir. Birinci doz çocuk 12-15 aylıkken, ikinci doz ise bundan en az 28 gün sonra olmak üzere herhangi bir zamanda verilir. İkinci doz genellikle, 4-6 yaş arasında, çocuk yuvasına veya ilkokula başlanmadan önce uygulanmaktadır.

  Kızamık, kızamıkçık, kabakulak aşıları ayrı ayrı da yapılabilir ama bu yöntem, çocuğa 1 değil de 3 defa aşı yapılmasını gerektireceğinden genellikle tercih edilmez. Ülkemizde kızamık dışında diğer iki hastalığın tek olarak aşıları bulunmamaktadır. Kızamık veya KKK aşısının bazen, genellikle de bölgesel kızamık salgınları sırasında, çocuk bir yaşını doldurmadan da yapılması mümkündür ama bu, yalnızca kısa süreli koruma sağlar ve bu çocuklara, gerekli zamanlarda iki doz daha KKK aşısı yapılmalıdır.

KKK aşılamasının Yan Etkileri

Kızamık: Her 5 çocuktan yaklaşık birinde, aşıdan 1-2 hafta geçtikten sonra hafif deri döküntüsü veya ateş görülür ve birkaç gün içerisinde sona erer.

Kızamıkçık: Kızamıkçık aşısından sonra her 7 çocuğun yaklaşık 1'inde deri döküntüsü veya lenf bezlerinde şişme görülür. Aşıdan genellikle 1 veya 2 hafta sonra gelişen bu reaksiyon, 1 veya 2 gün devam eder. Her 100 çocuktan yaklaşık 1'inin eklemlerinde bir miktar ağrı veya sertlik görülür ve bu reaksiyon, birkaç günle birkaç hafta arasında değişen bir süre sonra kaybolur. Kızamıkçık aşısından sonra eklemlerde şişlik (artrit) gelişme olasılığı, %1'den düşüktür. Bu çeşit bir reaksiyon genelde yalnızca birkaç gün sürer ama daha uzun süre de devam edebilir, düzelip tekrarlayabilir.

Kabakulak: Kabakulak aşısı, çok az sayıda çocukta yan etkilere yol açar. Çocukta bazen aşıdan 1-2 hafta sonra hafif bir ateş veya yanaklardaki veya çene altındaki lenf bezlerinde şişme görülebilir. Daha ciddi reaksiyonlar, son derece nadir görülür.

  KKK aşısı yapılan bazı çocuklarda febril (ateş yükselmesine bağlı) konvülsiyonlar (nöbetler) bildirilmiştir. Aşıdan genellikle 1-2 hafta sonra gelişebilen bu konvülsiyonların nedeni aşının bizzat kendisi değil, yol açabildiği ateş yükselmesidir. Bu konvülsiyonlar çabucak geçer ve kalıcı hasara neden olmaz.

  KKK aşısından sonra ensefalit (beyin iltihaplanması) geliştiği bildirilen çocuklar vardır; her 1 milyonda 1'den daha seyrek görülmesi nedeniyle uzmanlar bu ensefalitin aşıya mı bağlı olduğu, yoksa rastlantı sonucu mu geliştiği konusunda kararsızdır. Ayrıca bu 1 milyon çocuk kızamığa yakalansaydı; 1000'inde ensefalit, 6 000-7 000'inde konvülsiyonlar gelişeceği ve yüzlerce çocuğun öleceği unutulmamalıdır. KKK aşısının faydaları, risklerinden çok daha fazladır.

  Bütün aşılar veya ilaçlar gibi KKK aşısı da, içerisindekilere karşı allerjisi olan insanlarda ciddi reaksiyonlara teorik olarak yol açabilir. Ancak, çocuklarda uygulanan aşılara karşı şiddetli allerjik reaksiyon gelişmesi, ileri derecede ender (her 1 milyon dozda yaklaşık 1) görülür.

Önlemler

  Doktorun bir çocukta KKK aşısını geciktirmesine veya hiç uygulamamasına yol açabilecek çeşitli nedenler vardır:
· Bir doz KKK aşısı sonrasında şiddetli (yaşamı tehlikeye sokan) allerjik reaksiyon gelişen bir çocukta, daha başka bir doz uygulanmamalıdır.
· Bağışıklık sistemi kanser veya HIV enfeksiyonu ya da steroidler gibi ilaçlar nedeniyle baskı altında olan çocuklar, KKK aşısından önce doktor tarafından değerlendirilmelidir.
· Yakın zaman kan veya kan ürünleri verilmiş olan çocuklarda KKK aşısından önce birkaç ay beklemekte yarar vardır.
· KKK aşısının ya diğer herhangi bir aşının yapılması planlanan günde orta veya ileri derecede şiddetli herhangi bir hastalığı olan bir çocukta aşı uygulanması, iyileşinceye kadar olasılıkla ertelenmelidir.

KKK Aşısından Sonra;

  KKK aşısından (veya herhangi bir aşıdan) sonra çocuğunuzda herhangi bir ciddi ya da alışılmadık reaksiyon gelişirse, hemen çocuğunuzu doktora götürünüz.

Çocuk Felci Aşısı

Çocuk felci aşısı ilk olarak ne zaman kullanılmaya başlanmıştır?

  İlk kullanılmaya başlanan çocuk felci aşısı, Jonas Salk tarafından geliştirilen ve 1955 yılında ruhsat alan inaktive (ölü) çocuk felci aşısıdır (IPV). 1961’de, Dr. Albert Sabin tarafından canlı atenüe (zayıflatılmış) çocuk felci aşısı (OPV) geliştirilmiştir. Bu aşı enjeksiyon yerine ağızdan kullanılan bir aşıdır. 1963’te ağızdan kullanılan canlı zayıflatılmış çocuk felci aşısı her üç tip çocuk felci virüsünü de içermek üzere geliştirilmiş ve ruhsat almıştır. 1988 yılında gücü genişletilmiş IPV formülasyonu kullanıma girmiştir.

Bu aşı nasıl uygulanmaktadır?

  OPV ağızdan damla şeklinde uygulanmaktadır. IPV ise bacaktan veya koldan enjeksiyon şeklinde uygulanmaktadır.

Çocuk felci aşısı önerisi neden OPV’den IPV’ye değişmektedir?

  Polio’dan arındırılmış ülkelerde artık vahşi polio virüsüne bağlı vaka görülmemekte ancak OPV aşısının içerisinde bulunan aşı virüsüne bağlı az sayıda polio vakası görülmektedir.

  IPV’ye dönüş, OPV nedeniyle ortaya çıkan az sayıda vaka görülme ihtimalini (2.4 milyon dozda bir) ortadan kaldırırken aşılanan kişileri çocuk felcinden korur. OPV polio virüsünün diğer insanlara bulaşının önlenmesinde daha iyidir ancak kuzey yarımkürede ve Avrupa bölgesinde (ülkemiz de dahil) vahşi polio virüsü dolaşmamaktadır ve bu nedenle bu ülkelerde bu avantaja çok ihtiyaç olmamaktadır. Bununla birlikte vahşi polio virüsünün hastalığa neden olmaya devam ettiği ülkelerde OPV kullanılmaya devam edilmektedir.
Yine aynı şekilde diğer ülkelerden polio yayılma riski taşıyan ülkeler bu vakaların yayılımını engellemek için OPV kullanmaya devam edebilirler.

Kimler çocuk felci aşısı olmalıdır?

  Tüm bebekler aşılanmasına engel bir hastalığı yoksa çocuk felci aşısı olmalıdır. Primer seri aşılama bir veya iki ay ara ile üç doz 2., 3., 4. veya 2., 4., 6. aylarda ve 16-18 ay arasında dördüncü doz olmak üzere toplam dört dozdan oluşur. Tekrar doz 4-6 yaş arasında (okul öncesinde) uygulanır (eğer üçüncü doz çocuk felci aşısı 4 yaş veya daha geç bir dönemde uygulanacak kadar aşılama şeması gecikmediyse).

OPV ve IPV aşıları birbirini takip eden şekilde uygulanabilir mi?

  Evet. OPV ve IPV aşıları birbirini takip eden şekilde uygulanabilirler. Aşı serisine IPV ile başlamak (özellikle ilk 2 dozda IPV uygulanarak) tercih edilmelidir.

Çocuk felci Türkiye’de görülüyor mu?

  Ülkemizde son çocuk felci vakası 1998 yılında Ağrı’da görülmüştür. Ülkemiz 2002 yılı Haziran ayında Avrupa bölgesi ile birlikte çocuk felcinden arındırılmış ülkeler arasına girmiştir.

  Ülkemizde çocuk felci görülmediğine göre neden çocuğuma hala çocuk felci aşısı yaptırmam gerekiyor? Çocuk felci dünya üzerinde hala bazı ülkelerde görülüyor ve hatta salgınlara neden olabiliyor. Çocuk felci virüsü bu ülkelerden rahatlıkla bulaşabilme riski taşıyor. Çocuk felci aşısı kullanımı ancak polio virüsü tüm dünyadan tamamen yok edildikten sonra durdurulabilir. fiu anda dünya henüz çocuk felci aşısının durdurulabileceği bir aşamada bulunmamaktadır.

Erişkinler çocuk felcine karşı aşılanmalı mıdır?

  18 yaş ve üzerindeki kişilerin, çocuk felci virüsü ile karşılaşma riski daha az olduğu veçoğunlukla çocuk felcine karşı bağışıklık kazanmış oldukları için, rutin olarak çocuk felci aşısı yaptırmaları gerekmemektedir. Ancak bazı erişkinler çocuk felci virüsünün bulaşması açısından risk altındadır (örneğin, çocuk felcinin sık görüldüğü ülkelere seyahat edenler, laboratuvarda çocuk felci virüsü ile çalışanlar ve çocuk felci virüsü ile karşılaşma ihtimali yüksek olan sağlık çalışanları gibi). Eğer çocuk felci virüsünün bulaşması açısından risk altında olan bir erişkin daha önce hiç çocuk felci aşısı olmadıysa toplam üç doz çocuk felci aşısı yaptırmalıdır. İlk iki doz çocuk felci aşısı bir ya da iki ay ara ile uygulanmalıdır. Üçüncü doz ise ikinci dozdan 6-12 ay sonra yapılmalıdır. Eğer daha kısa süre içinde hızlı bir korunma sağlanması gerekiyorsa üç doz aşı her biri birer ay aralıklarla olmak üzere uygulanabilir. Eğer risk altındaki erişkin daha önce sadece bir veya iki doz çocuk felci aşısı olduysa (OPV veya IPV), son dozun ne kadar süre önce yapıldığına bakılmaksızın, kalan aşı dozları tamamlanmalıdır.

  Eğer risk altındaki erişkinin çocuk felci aşıları daha önce tam olarak uygulandıysa (üç veya daha fazla dozda OPV veya IPV) korunmayı güçlendirmek için tek doz tekrar çocuk felci aşısı yapılabilir.

BCG Aşısı

  Bcg aşısı, halk arasında verem aşısı olarak tanımlanmaktadır. Prosedür olarak sol omuz başından cilt içine enjekte şeklinde uygulanır ve uygulamadan bir müddet sonra böcek ısırığını andıran geçici bir kabartı oluşmalıdır. Oluşan kabartı 10-15 dakika sonra ortadan kaybolur, bu kabartı aşının doğru yapıldığının göstergesidir.

  1998-1999 yıllarında doğum gerçekleştikten hemen sonra ya da 2 gün sonra uygulanmaktaydı. Bu durum bazı yan etkilere yol açtığı için günümüzde yeni doğan bebekler 2. ayını doldurduktan sonra uygulanmaktadır. BCG aşısı, ateş gibi herhangi bir yan etkiye neden olmaz. Aşı yapıldıktan yaklaşık 25-30 gün sonra bir sertlik ve daha sonra ufak bir sivilceyi andıran bir kızartı oluşur. Oluşan kabarıklık ağır ağır kabuk bağlar ve daha sonra iz bırakarak ortadan kaybolur. Unutulmamalıdır ki, bu sivilceye benzer kızarıklık ve iyileşme süresi uzun zaman sürebilir, şayet herhangi bir şikayete yol açmaz.

Bcg Aşısı

  Enjekte edilen aşının seyri her zaman aynı şekilde gerçekleşmeyebilir. Bazı durumlarda aşının üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen herhangi bir farklılık yaşanmayabilir. Bu gibi durumlarda aşının tutmama ihtimali vardır, bu ihtimal göz önünde tutularak test yapılmalı ve aşının tutup tutmadığı tespit edilmelidir. Eğer aşı tutmamış ise mutlaka tekrar yapılmalıdır.

  Bazı durumlarda ise aşı yerinde ufak bir sivilce haricinde büyük bir kabartı oluşabilir. Bu kabartı, koltuk altı, boyun bölgesinde bezelerin oluşmasına yol açabilir. Bu gibi olasılıklarda ilgili doktor tarafından gerekli takip ve müdahale yapılmalıdır.

  Standart olarak Bcg aşısı bebek 4 ay olana kadar uygulanmaktadır. Ancak bebek 4 ayını geçmiş ise ilk olarak PPD testi yapılmalı ve test sonucuna göre aşı uygulanmalıdır. PPD testinin amacı, bebeğin aşısız geçirdiği 4 aylık sürede herhangi bir tüberküloz mikrobu alıp almadığını kontrol etmektir.
Bcg aşısı etkinliğini yaklaşık 5 yıl kadar koruyabilmektedir, aşının üzerinden 5 yıl geçtikten sonra aşı tekrarlanmalıdır. Ülkemizde Bcg aşısı ilkokul1. ve 5. sınıflarda düzenli olarak uygulanmaktadır.

Bcg Aşısının Özellikleri:

  Bcg aşısı ülkemizde genel olarak kuru toz şeklinde kullanılmaktadır. Toz sulandırılmadan oda sıcaklığında yaklaşık 30 gün, buzdolabında+2-8 derecede 2 yıl kadar etkinliğini yitirmemektedir. Bcg aşısı, ısı ve ışığa karşı oldukça duyarlıdır. Toz halindeki aşı sulandırıldıktan sonra 6 saat içinde tüketilmelidir. Aşı sulandırılırken haricen sulandırıcı kullanılmamalı, yalnızca kendi sulandırıcısı kullanılmalıdır. Saklanma talimatına uyulmayan aşıların etkinliği büyük oranda azalır.

Bcg Aşısının Komplikasyonları:

  Bcg aşısı güvenilirliği oldukça yüksek bir aşıdır. Aşının ardından görülebilecek komplikasyonlar, uygulanan doza, aşının yapıldığı yere ve derinliğine, Aşı yapılan kişinin yaşına, bağışıklık sistemine göre değişim göstermektedir. Deri altına uygulanan aşılar deri ülseri ve deri altı apselere neden olabilir. Aşı nedeni ile oluşabilecek önemli komplikasyon gelişme olasılığı oldukça düşük ihtimallerdedir.

Menenjit Aşısı

  Menenjit aşısı, genellikle karma aşılarla birlikte uygulanan bir aşıdır. 2013 yılından itibaren ayrı olarak uygulanmaya başlanmıştır. Bu aşı karma aşılarla uygulanan aşıdan daha farklıdır. Karma aşıları yapılan çocuklar, mikrobik kaynaklı olan menenjite karşı korunur. Menenjitin başka bir çeşidi olan "Meningokok Menenjit" mikrobuna karşı korunma bu aşıyla sağlanamaz. Bu rahatsızlık ağır seyirli ve tehlikeli bir hastalıktır. Hastaların yaklaşık olarak %20'sinde ölümle sonuçlanır. Genellikle 5 yaşın altındaki çocuklarda ve 15-20 yaş arası gençlerde görülmektedir. Toplu yaşamın olduğu yerlerde daha yaygın olarak görülmektedir. Bağışıklık sistemi zayıflamış olan kişilerin mutlaka aşılanması gerekir. Normal insanların %5-10'u taşıyıcı olabilir. Bu kişiler hasta olmasa da, mikrobu başkalarına bulaştırabilir. 

Menenjit Aşısı

Menenjit aşısı kimlere uygulanabilir?

Bağışıklık sistemi gelişmemiş olan bebeklere uygulanması gereken bir aşıdır. 9-23 aylık olan bebeklere, 3 ayda bir 2 doz, 2-11 yaş arasındaki çocuklara ise 1 doz koruma için yeterli olacaktır. Aşının yetişkinlerdeki tekrar dozu üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Bağışıklık sistemi zayıflamış olan yetişkinler, dalağı işlev görmeyen kişiler, HIV virüsü taşıyan kişiler özellikle aşılanmalıdır.   

Menenjit aşısının yan etkileri nelerdir?
  • Diğer aşılar gibi, aşının uygulandığı bölgede kızarıklık, hassasiyet meydana gelebilir. Kişide iştah kaybı ve halsizlik belirtileri olabilir. Karma aşılarla yan etkileri benzediğinden, aşıda olabilecek yan etkilerin artmaması için, karma aşılarla aynı dönemde yapılmaması yerinde olacaktır.
  • Menenjit aşısı hangi hallerde uygulanmamalıdır?
  • Aşı yapılacak olan kişinin enjektörde olan latekse karşı alerjisi olması halinde uygulanmamalıdır.
  • Aşı yapılacak kişinin aşı içeriğinde olan maddelere karşı alerjisi olması halinde uygulanmamalıdır.
  • Aşı yapılacak kişinin ateşli bir hastalığı olması halinde ya da bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olan bir hastalığının olması halinde uygulanmamalıdır.
  • Aşı yapılacak kişinin geçmişte, Guillain Barre sendromu adlı sinirsel bir hastalık geçirmişse bu durumda uygulama yapılmamalıdır.
Konjuge Pnömokok Aşısı

  Konjuge pnömokok, vücudun değişik bölgelerinde ciddi enfeksiyonlara yol açabilen bir bakteri türüne karşı geliştirilen bir aşıdır. Özellikle bebekler ve küçük yaştaki çocuklarda oldukça ciddi hastalıklara yada kalıcı hasarlara yol açabilen pnömokok bakterisi ölümcül sonuçlara bile yol açabilmektedir.Bu bakteri türüne karşı bağışıklık sağlaması ve koruyucu olması amacıyla iki tür aşı geliştirilmiştir. Konjuge pnömokok aşısı ve polisakkarit pnömokok aşısı adlarını taşıyan aşı türlerinden ilki bebek ve çocukları pnömokok bakterisinin yol açtığı enfeksiyonlara karşı koruyabilmek için geliştirilmiştir.  Bu  bakterinin bebek ve  çocuklarda oluşturabildiği bazı hastalıklar şunlardır;
  • Zatürre, 
  • menenjit, 
  • orta kulak iltihabı, 
  • sinüzit 
  • bakteriyemi.
  Konjuge pnömokok aşısı 6 haftalık bebeklerden 9 yaşındaki çocuklara kadar mutlaka uygulanması istenen bir aşıdır. Bebekler 2 aylık olmalarından itibaren en az bir aylık aralıklar halinde 3 defa  uygulanmalıdır. Konjuge pnömokok  aşısı bebeğe 12. ve 15. Aylar arasında bir doz olarak kullanılır. Bu bir dozluk kullanım ile daha önceki aylarda bebeğe uygulanan toplam dozaj miktarı 4’e tamamlanır. Polisakkarit pnömokok aşısı 2 yaş üzerinde bulunan  ve risk taşıyan kişilere uygulanır. Bu aşının özelliği uygulamadan sonra 5 yıl süre zarfında koruma sağlayabilmesidir. Konjuge pnömokok  aşısı sadece bir kez kullanılabilen tek dozluk aşı içeren enjektör içerinde sunulmaktadır. Aşı sıvı şeklinde sunulmaktadır.

Konjuge Pnömokok Aşısı

Pnömokok aşısı ile ilgili genel uyarılar:

  Genel anlamda her iki aşı türü için yapılan uyarılar Konjuge
pnömokok  aşısının hangi durumlarda uygulanmamasını belirtmektedir. Aşı yapılacak kişinin ateşli olması yada ateşi olmasa bile ciddi bir rahatsızlığı bulunuyorsa uzman bir hekim danışmanlığı olmadan uygulamaya karar verilmemelidir. Aşının uygulamasından sonra bazı istenmeyen yan etkiler görülebilir. Belirlenen yan etkiler şöyledir;
Aşının uygulandığı bölgede ağrı, şişkinlik ve kızarıklık gibi şikayetlerin oluşması, 38 derece sıcaklıktan daha yüksek derecelerde ateş olması. Prematüre olarak doğan bebeklerde  düşük doğum riski taşıyarak zamanında doğan bebeklere göre daha yüksek ateş görülebilir. Görülen ateş 39 dereceden daha yüksek olur. Burada belirtilen yan etkiler ciddi birer tehlike oluşturmaz. Konjuge pnömokok  aşısının uygulanmasından sonra çok nadiren de olsa 0 ile 72 saat aralıklarında konvulsiyon olarak tanımlanan bilinç kaybı ve istem dışı meydana gelen ritmik kas kasılmaları görülebilmektedir. Konjuge pnömokok aşısı, dünyada ölümle sonuçlanan enfeksiyonlara en çok yol açan 5. Hastalık nedenidir. Belirtilen bakteri sadece bebek ve çocuklarda enfeksiyonlara yol açmamakta yaşlılar, akciğer hastaları, kalp hastalarını da etkilemektedir.

Rotavirüs Aşısı

  Rota virüs aşısı, çocuklarda ishal nedeni olan rota virüs enfeksiyonlarından korunmak için geliştirilmiştir. Gelişmiş ülkelerin de için de bulunduğu istatistiklerde her yıl 453.000 çocuk ishal enfeksiyonlarına bağlı olarak ölmekte ve 2 milyon çocuk ise hastanelerde yatırılmaktadır. Rota virüs çok hızlı yayılabilen dirençli ve su kalitesini bozan bir virüstür. Dünyadaki her çocuk bu enfeksiyon riskini taşımaktadır. Rotarix ve RotaTEKQ adı verilen iki tane rota virüs aşısı vardır.

  Etkili olduğu iddia edilen rota virüs aşısı Hindistan da FAZ3 araştırma seviyesine kadar gelmiştir. 2009 yılında Dünya Sağlık Örgütü ulusal bağışıklama programlarına rota virüs aşısının alınmasını önermiştir. Bir çok yetişmiş ülke bu öneriye uyarak rutin bağışıklama programlarında rota virüs aşısına yer vermişlerdir. İlk rota virüs aşısı 1998 yılında ABD de lisans almıştır. ABD, Finlandiya ve Venezuella da yapılan araştırmalar rota virüs aşısının %80-100 oranında rota virüs A ya bağlı ishalleri engellediğini göstermişlerdir. Ayrıca bu araştırmalarda ciddi bir yan etkiye rastlanmamıştır.

Rotavirüs Aşısı

  Rotarix insandan elde edilmiş canlı bir aşıdır ve ishal nedeni olan rota virüs G1, G3, G4 ve G9 a karşı etkilidir. Çocuklarda iki doz serisi halinde uygulanır.

  RotaTEKQ 5 farklı rota virüs tipi içerir ve oral(ağız) kullanılır. Ağızdan kullanımı nedeniyle sosyo ekonomik durumu düşük olan bölgelerde ki bağışıklama programlarında kullanımı daha etkilidir. Rota virüs aşısı yapıldıktan sonra üst solunum yolu enfeksiyonları benzeri belirtiler, hafif ishaller 38 dereceyi geçmeyen ateş gibi yan etkiler nadiren de olsa görülebilir. Özellikle kırsal alanda yaşayan temiz su kaynaklarına uzak ve ishal salgınlarının çokça görüldüğü bölgelerde çocuklar ve yeni doğanlar aşılanmalıdır.

2 yorum:

  1. Yeni bebeğim oldu. Bu faydalı yazınız için teşekkürler. Benim anlamadığım nokta bu rota virüs aşıları. Doktorlar gerekli diyor devlet desteklemiyor. Şurada da bebeklere aşı takvimi ücretli olduğunu belirtmiş. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?

    YanıtlaSil
  2. Aşı konusunda Türkiye'de hala bilinmeyen akıl sır ermeyen konular var. En basiti rota virüsü aşısı. Kızıma doktor tavsiyesi ile yaptırdık. İyi ki de yaptırmışız. Şimdi aşısı olmayan çocuklara bakıyorum da en ufak bir ishal hastanelik ediyor yavrucakları.https://surup.net/anne-bebek/asi-takvimi/ şurada belirtilen aşılardan pek çoğunu yaptırdık biz. İyi ki de yaptırmışız.

    YanıtlaSil