6 Mayıs 2014 Salı

KIZIL



Kızıl 

  Bakterilerin neden olduğu, ateş ve dilin çilek görünümü almasıyla karakterize enfeksiyon hastalığıdır. 

Etken ve Bulaşma Yolları 

  Etkeni, eritrojenik ekzotoksin yapan A grubu beta-streptokoklardır. Kuluçka dönemi 2-5 gündür. Hastalığın kaynağı hasta insanların ağız, burun, boğaz salgıları ve derideki yaralardır. 

  Kızılda direkt temasla, hava ve damlacık (solunum), yaralanma, süt ve süt ürünleri, yumurta, yanıklarda (yanık kızılı) ya da doğuma bağlı yaralardan da (loğusalık kızılı) ve hasta ile kontamine olmuş eşyalarla bulaşma oluşur. 

Epidemiyoloji

  Kızıl büyük kentlerde yaygın bir biçim­de, küçük yerleşmelerde sınırlı salgın­lar halinde, köylerde ise tekil olgular biçiminde görülür. Hastalığın yayılma hızı bulaşma koşullarının elverişli ol­masına ve hastalığa açık kişilerin sayı­şma bağlıdır. Hastalığa yakalananlar iyileştikten sonra bağışıklık kazanırlar. Hastalığa açık kişilerden oluşan yeni bir çekirdek ortaya çıkana değin hasta­lığın görülme sıklığında azalma gözle­nir. Köylerde hastalığın tekil olgular bi­çiminde görülmesinin nedeni, ailelerin birbirinden uzak yaşamalarıdır. Bura­larda hasta kişilerle yakın ilişki kentlere göre çok daha azdır. Kızıl en çok 2-9 yaş grubunda görülür. Bunun en önemli nedeni, daha küçük bebeklerde anneden gelen bir korunma özelliğinin, ikinci olarak da streptokokların neden olduğu gizli bir enfeksiyonun yarattığı aktif bir bağışıklığın bulunmasıdır.

Patogenez ve Klinik Belirtiler 

  Kızıl hastalığı, titreme ve ateşle başlar. AteĢ 12-24 saat içinde 39-40 
0C olur. Diğer klinik belirtilere kırgınlık, bulantı, kusma, boğaz ve baş ağrıları eşlik eder. Ateşli dönemde hastanın dili önce beyaz, sonra da kırmızı çilek görünümünü alır. Buna çilek dil (yumuşak damakta nokta şeklindeki kızarıklık) denir. Kızılın tipik ve ayırt edici belirtisidir. Tonsillalar kırmızı ve büyük; lenf bezleri şiş ve ağrılıdır.

  Öksürük ve burun akıntısı vardır. Döküntüler (tüm vücutta) eritem tarzdadır, sıktır ve elle basmakla solar. Döküntüler boyunda baĢlar, yüz ve gövdeye yayılır. Döküntü yalnız ağız kenarında görülmez (hastalığı ayırt edici bulgu). Döküntüler deride sağlam kısım yokmuş görüntüsü alır (deri kırmızı boya ile boyanmış gibi). Derinin yumuşak ve kıvrım yerlerinde, kasık ve koltuk altında çoğalan kırmızı çizgilere pastia işareti denir. 


                     

  Ağır vakalarda peteşi ve purpuralar vardır. Döküntü ile birlikte kaşıntı artar. 
Döküntüler ilk başladığı yerden başlayarak söner. Cilt bazen büyük lameller şeklinde soyulur (kızıl için tipik belirti). Normal kızıl vakları 3 hafta sürer. Soyulan deride streptokok bulunmaz. 

Klinik Tanı ve Laboratuvar Bulguları 

  Kızıl, diğer enfeksiyon hastalıklarıyla karıştırılır. 2 yaşın altında, 30 yaş üstünde pek görülmez. Gebelikte kızıl geçirilirse düşük, ölü doğum, bebekte körlük, sağırlık, kalp yetmezliği, mikrosefali, zekâ geriliği gibi komplikasyonlara neden olmaktadır. 

  Laboratuvar bulgusu olarak boğaz kültüründe streptokok ürer. Lökositoz, ASO yüksek; CRP pozitif gibi bulgularla tanı konur. Kızıl teşhisi için “ġultz Çarlton Fenomeni” testi ile “Dick (dik)” testi yapılır. 



Tedavi

  Streptokok enfeksiyonlarına karşı uy­gun ve etkin bir antibiyotik tedavisi uy­gulanmalıdır. Burada yalnız mikrobun yok edilmesiyle hastalığın hafif geçme­si ya da kısa sürmesi değil, enfeksiyo­nun lir. İlacın hastalık süresince düzenli bi­çimde verilmesi olanaklı değilse, 600.000-1.200.000 ünitelik tek doz ola­rak benzatil-penisilin verilebilir. Penisi­linin uygulanma olanağı yoksa, günde kilo başına 25 mg olarak eritromisin verilebilir. Eritromisin 10 gün süreyle uygulanmalıdır. Bakterileri yok etme­yip yalnızca büyümelerini durduran sülfamitler kullanılmamalıdır.
Kızıl geçiren küçük yaştaki hastala­ra ateşli dönemde yatak istirahati, nite­lik ve nicelik açısından hafif ve uygun besinler ile sıvı kaybını karşılayacak miktarda sıvı verilmesi gerekir. Hasta­da boğaz kuruluğu varsa, yattığı odanın havası nemlendirilmelidir. Ağrılara kar­şı (baş ya da lenf bezleri ağrıları) asetil-salisilik asit (aspirin) kullanılır.


Prognoz

  Bir zamanlar, yol açtığı komplikasyon-lar nedeniyle oldukça ciddi bir hastalık olan kızıl, günümüzde etkin antibiyotik tedavisiyle kolayca iyileştirilebilmektedir. 20. yüzyılın başlarında yüzde 3 olan hastalıktan Ölüm oranı, günümüz­de en çok yüzde 0,05′tir.

Komplikasyonları 

  Kızıl genellikle, normal evrimini tamamlayarak hiçbir soruna yol açmadan kısa sürede iyileşir. Tedaviye hemen başlanılmaması durumunda ikinci enfeksiyonlar arasında ortakulak iltihabı, (otitis media) böbrek iltihabı (nefrit) ve romatizma ciddi komplikasyonlardandır. 

Korunma 

  Kızıl bildirilmesi zorunlu olan hastalık­lardan biridir. Eskiden hasta çevreden uzak tutulurdu. Bu süre 40 güne değin varabilirdi. Ama günümüzde etkili anti­biyotik tedavisi sonucunda karantina gerekli olmamaktadır. Gene de strepto­kokların önemli ölçüde dirençli olmala­rından dolayı, bulaşmaya yol açabilecek bütün eşyaların dikkatle dezenfekte edilmesi ve hasta iyileştikten sonra oda­sının da dikkatle temizlenmesi gerekir. Ayrıca hastalığın yayılmasını önlemek için hastanın ailesine ve çevresindeki yakalanma tehlikesi yüksek kişilere pe­nisilin verilmelidir.
  Oldukça yaygın görülen A grubu streptokok taşıyıcılarına karşı pratik açıdan alınacak önlemler de oldukça önemlidir. Sağlıklı streptokok taşıyıcı­larının, kendileri ve başkaları için teh­likeli olup olmadıkları tartışılan ve üzerinde fikir birliğine varılamayan bir konudur. Bir görüşe göre taşıyıcılarda-ki streptokoklar son derece tehlikeli bir kaynaktır; her koşulda ortadan kaldırıl­ması ve kurutulması gerekir. Bir başka görüş ise özellikle okul çağındaki ço­cuklar arasında birçok taşıyıcı bulun­masına ve bunların sürekli olarak mik­rop taşımalarına karşın, streptokok kö­kenli hastalıklara yakalanmadıklarım ileri sürmektedir. Taşıyıcılarda genel­likle yüksek miktarda koruyucu anti­kor bulunur ve streptokok kökenli bir hastalığa yakalansalar bile, hastalık et­keni çoğunlukla boğazlarında yerleşik durumdaki streptokoktan farklı tipte­dir.   Vücudunda uzun süre streptokok taşıyan kişilerin kanında streptokokla­ra karşı koruyucu antikor miktarı oldukça yüksektir. Ama streptokokları kısa süre taşıyanlarda bu durum göz­lenmemiştir.
  Bu veriler ışığında, sağlıklı taşıyıcı­ların boğazındaki streptokokların orta­dan kaldırılmaması gerektiği, çünkü bu taşıyıcılık durumunun doğal bir bağışıklama yöntemi olduğu söylenebilir. Ama bu gözlemin çelişkili yanı, A gru­bu streptokok taşıyıcılarının kendileri için olmasa bile, toplum için önemli bir tehlike kaynağı olmalarıdır. Bundan ötürü penisilin ya da eritromisinle uy­gulanacak bir koruyucu tedavinin top­lumsal açıdan gerekli olduğu söylene­bilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder